Nereden Başlayacağım? Kapsül Gardırop 1

Eğer minimalizm kavramı sizi de heyecanlandırıyorsa, ama nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, doğru cevap gardırobunuz. Azaltma işine kıyafetlerden başlamanın çok büyük avantajı var. İlk olarak insan bazı şeylerden nasıl kolay vazgeçilebileceğini görüyor. Aynı zamanda da en basit yaşayanımızın bile ne denli istifçi olduğunu… Ve de yıllar içinde ne kadar saçma tarzlar denediğini, bazılarına tutunduğunu. Bunları görmek insana diğer alanları da sadeleştirmek için büyük bir motivasyon veriyor.

 

Peki Nasıl Başlayacağım?

Aslında şimdi bu işin tam sırası. Ankara’da hala kış gibi hissedilse de, bahar geliyor. Güneydeyseniz belki montları çıkardınız bile. 🙂 Tavsiyem, ilk olarak kışlıkları elden geçirin.

Derle Topla Rahatla kitabının yazarı  canım Marie Kondo şöyle bir yöntem öneriyor:

 İlk olarak ne kadar giysiniz varsa yatağınızın üzerine atın.

Diyor ki bu işi bir kerede yapmanız lazım. Bu bir kere 6 ay da sürebilir, bir gün de. Azimli olmak, vazgeçmemek, kaytarmamak bu işin anahtarı. Ben diyorum ki, belki tüm giysiler fazla gelebilir. Kışlıklardan başlayın, seneyi düşünerek. Tüm kışlıkları yatağınızın üzerine atın. Eğer askıdaysa askıları çıkarın.

Ara not: Lütfen -sakın- aile bireyleriniz adına karar vermeyiniz. Bu iş felaketle sonuçlanabilir. Burada bahsettiğimiz 2 yaşındaki çocuğunuz, eşiniz yahut anne-babanız olabilir. Herkesin eşyaya verdiği değer farklıdır. Onun yerine siz karar veremezsiniz. Zaten bu işin ne kadar rahatlayıcı olduğunu gördüğü an o da size katılacaktır (bizde öyle oldu).

Şimdi bunları üç büyük grup halinde toplayacağız.

  1. Çöp: Bence neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Yıllar önce alınmış, her tarafından yırtılmış, delinmiş, pamuklanmış, lekeli. “Ama Beymen Outlet’ten çok uygun fiyata aldım!” “Ben ona yurtdışında kaç avro verdim!” Tamam da, çıkmayacak şekilde lekelenmiş! Artık onun ne sana ne bana faydası var. Eğer giyilemeyecek durumdaysa çöp olmaya mahkumdur. Ben örneğin bugün beyaz bir kazağıma, ne kadar sevsem de, üzerindeki  lekeleri çıkaramadığım için, ve bir de yeleğime, yapay kürk ve yapay deri bu yelek ama deri ve kürk kısmı ayrıştığı için, veda ettim.
    • Çöpe atmayayım, kıyamam derseniz, H&M’e bir torba kıyafet, bez vb. götürüp 10 TL’lik hediye çeki alabilirsiniz, ne kadar yıpranmış olduğu önemli değil. Eğer çok kaliteli bir kumaş ama bir kısmı lekeli/delik vb ise etrafınızda dikiş bilen bir insana kumaşı kullanıp kullanmak istemediğini sorabilirsiniz. Eskinin kalitesinde kumaş artık üretilmediği için üzerine atlayabilirler. 🙂
  2. Bağışla/Sat: Bu grupta da bir zamanlar çok sevdiğimiz, hala giyilebilecek kıvamda olan ama ya beden, ya tarz (ya da benim gibi üniversite yıllarından giysiler sakladıysanız ne beden ne tarz) olarak giyemeyeceğiniz giysilerden bahsediyorum. Bu işleri parayla yapan bir arkadaş müşterilerine şu soruyu soruyormuş: eski sevgilini sokakta bu kıyafetle görseydin utanır mıydın harika mı hissederdin? İşte gardırobumuz sadece harika hissedeceğimiz giysilerle dolu olmalı. Diğerleri ise ya bağışlanmalı ya da çöp olmalı. 17359432_1663796540583030_6853562740985174371_o
    • Nereye bağışlayacağım diyorsanız seçenek çok. Ben çoğu zaman Ankara Çiğdem Mahallesi’nin Çiğdemim Derneği’ne bağışlıyorum, bu bir mahalle dayanışma derneği. İhtiyaç sahiplerini bulup ulaştırıyorlar.
    • Kızılay’ın ya da belediyelerin eski kıyafet toplama kumbaraları başka bir seçenek.
    • Etrafınıza da sorun soruşturun, bazen ihtiyaç sahiplerini tanıyanlar oluyor, özellikle kışlık ihtiyacı olanlar olabilir.
    • Arkadaşlarınıza ve aile fertlerinize de sorun. Gerçi ben kardeşime sorduğumda, o kıyafetlerin çoğunun artık çöplük olduğunu, kimsenin giymeyeceğini söyleyerek uyardı beni (kötü olmadı, kendime geldim).
    • Bu işten para da elde etmek istiyorsanız satabilirsiniz, biliyorsunuz bazıları var sadece almış olmak için alışveriş yapıyor ve bazı aldıklarını etiketini bile çıkarmadan saklıyor. Sizin de böyle yeni durumda giysileriniz varsa internetteki mecralardan satmayı deneyin. Eşim eski saat ve cep telefonlarını hep sahibinden.com sitesinden satıyor, genellikle elden teslim ediyor, hiç sorun yaşamadı.
  3. Tut: Başlarken bu grup en büyüğü olacakmış gibi geliyor ama bittiğinde en küçüğü oluyor nasılsa! Çünkü aslında her gün giydiklerimiz ve ihtiyaç duyduklarımız o denli az ki. Böyle her şeyi önümüze serdiğimizde ne gereksiz harcamalar yaptığımızı anlayabiliyoruz.

Bir şeyi atmaya, bağışlamaya, ya da tutmaya nasıl kolaylıkla karar veririm?

  1. Minimalizm’in dünyada yayılmasını sağlayan ikili “The Minimalists” (www.theminimalists.com) değer konusunda düşünmeyi tavsiye ediyorlar. Sadece giysiler için değil, tüm eşyalar için şu soruyu sorun kendinize: Bu benim hayatıma değer katıyor mu? Cevap evet ise, tutmalısınız. Emin değilseniz bu da hayır anlamına gelir ki vazgeçmelisiniz demektir. Değer hakkındaki İngilizce yazıları için buraya bakabilirsiniz.
  2. Kondo ise (tam bir capon, canım benim) daha duygusal bir yaklaşımla, “dokunun” diyor. Bu nedenle her şeyi yatağına ser diyor. Dokunmadan bilemezsin, onun hayatına değer katıp katmadığını, ihtiyacın olup olmadığını. Kondo’nun sorduğu soru ise: “Mutlu ediyor mu?” Seni neşelendirmeyen hiçbir şeyin evinde yeri yoktur diyor. Giysilerde bunu anlamak çok kolay. Bu nedenle de giysilerden başlamak çok mantıklı. Neyin üzerinize yakıştığını (yani eski sevgiliniz üzerinizde görse süper hissedeceğinizi :)) neyin yakışmadığını- çok rahat da olsa, çok iyi biliyorsunuz. Emin olmadığınızda eşten dosttan yardım istemekte de çekinmeyin. Sabah dolabınızı açtığınızda, içinde yalnızca mükemmel hissettiğiniz kıyafetler olması kadar güzel bir şey yok.

kondo-book_0

İçinde mükemmel hissetmek derken, yalnızca cafcaflı giysiler anlaşılmasın. Ben şahsen bir kot ve tişörtün içinde mükemmel hissediyorum, eğer bedenime ve vücut yapıma uygunlarsa.  Ya da bazı arkadaşlarım topuklu ayakkabının postürlerini düzelttiğinden, daha özgüvenli hissettiklerinden bahsediyor. O zaman, topuklu baş tacınız olsun! Benimse topukluların içinde tek düşüncem eve gidip ayaklarımı sıcak suda saatlerce bekletmek oluyor! Yani bana kesinlikle mutluluk vermiyor topuklu.

Herkesin öncelikleri farklı, ve kendinizi iyi tanımalısınız. Başkalarının önceliğine göre giyinmeyin, bu sizin hayatınız ve en sevdiğiniz şekilde giyinmelisiniz. Bu yüzden de sizi yansıtmayan giysi ve aksesuarlarınıza elveda deyip “tam sizlik” olanları gerekirse haftada iki gün giymelisiniz. 🙂

Peki atacağımı attım, tutacağımı tuttum. Nasıl düzenleyeceğim?

O da başka bir yazımızın konusu olsun. Bu arada Kondo’nun kitabını edinip başlayabilirsiniz, çok güzel ipuçları var. Kendisi her ne kadar başka yöntemlerle karıştırmayın dese de herkesin kendi yöntemini bulması taraftarıyım ben. O yüzden okuyup kendiniz karar vermelisiniz size uyup uymadığına. Ben bildiğim yöntemleri yazıp, kendi gardırobumdan örneklerle göstereceğim bir sonraki yazımda. O zamana kadar, bir yıl kadar önce yazdığım şu yazıya da bakabilirsiniz.Bir de project 333 var. Kapsül gardırop deyimini de çıkaran sanırım bunu yaratan kadın, miniminnacık ama her şeye yeten bir gardırop kastettiği. Buna da bakın. Yılda 3 kere, 33 parçadan oluşan bir gardırop yapmayı öneriyorlar. Ben bunu hiç denememiştim, sadece azalttım ama hiç saymadım. Dün oturup sayayım dedim bu bahar giyeceklerimi, ayakkabılar, aksesuarlar, spor kıyafetleri falan her şey dahil tam 33 parça olmuş. 🙂 Bundan da bir sonraki yazımda bahsedeceğim.

Adsız

 

 

 

 

Published by

Pelin

aspiring minimalist, English teacher, coffee aficionado, and maker of things.

8 thoughts on “Nereden Başlayacağım? Kapsül Gardırop 1”

  1. Dokunmak kısmını çok sevdim. Güzel bir ayrım olur. Ben o kıyafetleri elden çıkarma kısmında çok iyiydim ama sonra hiçbir şeysiz kaldım😀Kolay ve akıllı alışveriş yapmayı da biri öğretse keşke.

    Like

    1. Akıllı alışveriş yapmayı eşimden öğrendim, ama kesinlikle kolay değil. Bir Levi’s pantolon almaya karar verdim, artık kaliteli ve uzun ömürlü şeyler giyeceğim dedim kendime. Hem ucuz hem üzerime tam oturanını bulana kadar 1 ay uğraştım. İnternetten beğendiğim modelleri yazdım, mağazada gittim denedim bedenimi öğrendim. İnternette indirime girmesini bekledim sonra, mağazada 300 lira olan kotu 65 liraya aldım. Uğraşıya kesinlikle değdi. Öyle içime sindi ki, bıraksan her gün giyebilirim. 🙂

      Like

      1. Ahh her güzel şey bu kadar zor mu olmalı? 🙄 Alışveriş bile emek istiyor. Öğrenicem ama. Bu seriyi merakla bekliyorum.

        Like

Leave a comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.