Evde Neleri Satın Almayı Bıraktım?
1-Temizlik Malzemeleri
Mutfak tezgahı için, camlar için, fırın için, banyo için, yerler için ayrı temizleyicilerim vardı. Özellikle kokularının yarattığı alerji beni çok rahatsız ediyordu ama vazgeçemiyordum da. 2019’dan Önce 19 adını verdiğim sadeleşme oyununda biten bu ürünlerin yenisini almamaya, evdeki alternatifleri değerlendirmeye karar verdim.
Gördüm ki beyaz sirke ve karbonatla gayet de güzel temizlik yapılıyor. Temizlikte acemi olduğum zamanlar da bu sadeleşmeyi denemiş ama başarılı olamamıştım. Çünkü bu maddeler olmadan yaptığım temizlik temiz gibi gelmiyordu.
Şimdi kendime daha güvenliyim. Bu haftanın yazısında demiştim ya, birçok gereksiz alışveriş özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor diye, bu da onlardan biriydi benim için. 🙂
Leke çıkarıcı da almayı bıraktığım ürünler arasında. Oksijenli su, karbonat ve bulaşık deterjanı karışımı harika bir leke çıkarıcı. Yapılışını daha önce instagram hikayelerinde paylaşmıştım, buradan bakabilirsiniz. Bu karışım musluklardaki su lekelerini de çok güzel çıkarıyor.
2-Bulaşık Süngeri
Bulaşık süngerinin verdiği his ve çabucak yıpranması beni çok sinir ediyordu. En pahalı, en kaliteli süngeri alsam da birkaç haftadan fazla dayanmıyordu, sürekli sünger değiştirmek sağlık için gerekli olsa da hem pahalı hem de inanılmaz bir atık sebebi. Asla geri dönüşmeyen şeylerden biri sentetik sünger.
Duş jelinden sabuna dönüşte olduğu gibi süngerde de eski usüle geri döndük: sakal ipten lif ördüm, mis gibi köpürüyor. Aslında polyesterden olduğu için yüzde yüz içime sinmiş değil ama bu ipi annemden alıp değerlendirdim. Elde malzeme varken gidip doğalını alacağım demek atıksız yaşamın ruhuna ters geliyor bana.
Bu arada bulaşık deterjanı tüketimimi de azaltmaya çalışıyorum. Evde bulaşık makinem olmadığından el bulaşık deterjanı yerine, evde oldukça doğal sabun kullanıyorum.
Palm yağından yapılan ticari sabunlar işe yaramıyor ama zeytinyağı ve Singapur’da oldukça ucuz olan hindistan cevizi yağı sabunu (65 cent) çok güzel yağ söküyor, fakat tencere ve tavalarda biraz güçsüz kalabiliyor. Az kirlileri sabunla yıkayınca plastik ambalajlı deterjan kullanımı yarıya iniyor (sabunun diğer avantajı da elleri kurutmaması).

3-Banyo Lifi
Banyo lifinin yarattığı histen nefret etmekle beraber vazgeçemiyordum çünkü klasik pamuklu ipten örülen lifler köpürmüyor ya, o hissi de hiç sevmiyorum 🙂 Fakat annemden bulduğum sakallı ip bu konuda da süper oldu.
Bir de ben sürekli elimde bir iş olmasını seven bir insanım. 6 yaşında dantelle başlayan craft maceram, örgü ve kanaviçeyle devam etti. Dikiş, nakış, boncuk… Her el işine biraz bulaştım. Fakat minimalizmle tanıştığımdan beri maymun iştahlı olmamaya, projelerimi dikkatle seçmeye gayret ediyorum, çünkü beceremeyip ya da sıkılıp bıraktığım iş de çok. Lif örmek gibi işler hem zevkli, hem de işlevsel.
4-Mutfak Gereçleri
Kanayan yaramız mutfak gereçleri! Yeni evlenen ya da evlilik hazırlığı yapanlar ne demek istediğimi anlamıştır. Bu büyük bir endüstri gerçekten, özellikle Türk toplumu için. Misafir ağırlamak bizde bir yaşam biçimi olduğundan her şey tam ve mükemmel olsun istiyor, hatta mükemmel hizmet uğruna asıl amacımız olan bir araya gelmenin getirdiği mutluluğu ve paylaşmayı ikinci plana atıyoruz.

Evlenirken “misafire özel” yemek ve çatal kaşık takımı almamıştım, ki bu bile bir devrim gibiydi! Hatta desensiz, beyaz tabaklar almıştım ki boyası çıkmasın, uzun ömürlü olsun diye. Evleniyorsan yaldızlı takım alacaksın diye bir kafa var bizde maalesef 🙂.
Minimalizm kelimesini duymadan önce de minimalist bir bakış açım vardı yani, ama buna rağmen bir sürü zamazingoyla dolu Ankara’daki mutfağım, atamıyorum da. Limon kesiciden tut maydanoz bıçağına. Herhalde insan evlenirken normalde almayacağı, alamayacağı şeyleri alma hakkı görüyor kendinde. Aslında bu da bir özgüvensizlik örneği. Yapmak istediklerini, almak istediklerini evlenene kadar içinde tutup evlendikten sonra coşan Türk kadını.
Kimseyi eleştirmiyorum çünkü ben de yaptım aynısını. Evlenene kadar dandik tavalarda yemek yerken evlenmeden önce en sağlıklı tava ve tencereyi aylarca araştırmışlığım var. Sanki evlenmeden önce yaşamıyordum!
Tabak çanağa gelirsek, Singapur’daki evimizde 4 kişilik bir takımımız var. 4 kase, geniş tabak ve pasta tabağı. Ben çorbayı kase değil de derin tabaktan içmeyi sevdiğim için bana bir adet derin tabak aldık sonradan 🙂.
Borcamlarda da inanılmaz sadeleştim Singapur’daki evimde. Hatta elimdeki bir fırın kabı kırılınca yenisine gerek duymadım. Düşününce, yenisine gerek duymadıysam baştan almasaymışım.
Kafamız bu şekilde değişti: ihtiyacımız olmadan almayacağız. Olursa zaten her yer gözümüze soka soka alışveriş merkezi, gider alırız. Önceden almaya gerek yok. Mesela limon sıkacağı. Ankara’da sırf yıkamaya üşendiğim için kullanmıyor, elimde sıkıyordum limonları. Burada o yüzden almadım, çünkü biliyorum yine aynısını yapacağım.
Burada misafir kültürü olmadığı için, çocuğumuz da olmadığından iki kişi için dörtlü set yetti. Yeteni bilmek büyük mesele. Yoksa büyük bir aileniz vardır, düzenli misafir alıyorsunuzdur, o zaman tabii ki çoklu setleriniz olacak.
Hala Aldığım Ama Gittikçe Azalttıklarım
1-Kağıt havlu, peçete ve ıslak mendil:
Kağıt havlu yerine kurutma bezlerini gitgide daha çok kullanır oldum. Et ve kızartma olduğunda, zerdeçallı pilav gibi havluları lekeleyen yemekler yaptığımda hala kullanıyorum kağıt havluyu, onlara bir alternatif bulamadım henüz.
Dışarıda yanımda küçük bir mendil taşıyıp elimi onunla kuruluyorum.
Singapur’da küçük ıslak mendil çok nadir satılıyor. Watsons’da var ama Türkiye’den çok daha pahalı, onun yerine ihtiyaç duyduğumda ellerimi yıkamak hem daha temiz, hem daha ucuz bir seçenek. Evde yine büyük bir ıslak mendil kutum var ama bir yıldır üç kutuyu bitiremedim.
Biraz dikkatle, alternatifi varsa kullanmamakla, eskiye kıyasla yarı yarıya azaldı tek kullanımlık peçete ve ıslak mendil kullanımım.
2- Hijyenik Pedler:
Üç ay önce adet kabına geçiş yaptım ama yüzde yüz geçmiş değilim. Markalı adet kapları en az 50 dolardan başlıyor, kullanıp kullanamayacağımı bilmediğimden bu kadar büyük harcama yapmak istemedim. 10 dolara daha uygun fiyatlı bir marka aldım, sertifikası var ama bilinen bir marka değil.
Belki çok kaliteli olmadığından, belki benim beceriksizliğimden 2-3 kere sızdırma yaptı adet kabı. Bu nedenle tam kullanımını kavrayana kadar hijyenik pedlerden hâlâ destek alıyorum dışarıda uzun kaldığım günlerde. Yine de tüketimim %75 azaldı diyebilirim. Elimdekiler bitince de bez ped arayışına geçeceğim.
Bu geçişi sadece atığımı azaltmak için değil, sağlığım için de yapıyorum. Hassas cildi olan bilir, diyor, erkek okuyucularım da olduğu için bu kısmı kısa kesiyorum 🙂 Fakat bu konuda herhangi bir sorunuz varsa buradan ya da instagram’dan sorabilirsiniz. Bez pedler hakkında deneyiminiz varsa da dinlemek isterim.
Sizin minimalizm sürecinde almayı bıraktığınız ya da azalttığınız ürünler neler oldu?
Minimalist Günlük’ün Facebook sayfasına buradan, instagram sayfasına ise buradan ulaşabilirsiniz.